*Sitemize Üye Olunca Elinize Ne Geçer?

<--- 1. Üye Olarak Linkleri Görebilirsiniz... --->

<--- 2. İstediğiniz Kadar Paylaşım Yapabilirsiniz... --->

<--- 3. Güzel Bir Forum Hayatı Yaşayabilirsiniz... --->


Join the forum, it's quick and easy


*Sitemize Üye Olunca Elinize Ne Geçer?

<--- 1. Üye Olarak Linkleri Görebilirsiniz... --->

<--- 2. İstediğiniz Kadar Paylaşım Yapabilirsiniz... --->

<--- 3. Güzel Bir Forum Hayatı Yaşayabilirsiniz... --->

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

● En Güncel Paylaşım Platformu ●

---Misafir--- Hos Geldiniz Daha iyi Bir Hizmet İçin Üye olunuz.ÜyeLer Link GörebiLir

    Sevgili Atatürk Vatan Sana Emanet

    Jesse_James
    Jesse_James
    Prof Üye
    Prof Üye


    <b>Doğum tarihi</b> Doğum tarihi : 05/06/92

    Sevgili Atatürk Vatan Sana Emanet Empty Sevgili Atatürk Vatan Sana Emanet

    Mesaj tarafından Jesse_James Çarş. Mayıs 23, 2012 4:37 pm

    Atatürkçülük kesinlikle donmuş, dondurulmuş bir ideoloji, çağın
    gerisinde kalmış bir öğreti değildir. Aksine; çağdaş yaşamı kucaklayan,
    her türlü demokratik, akılcı, bilimsel yeniliklere açık, öngördüğü ve
    gerçekleştirdiği devrimleri daha da ileri gotürmeyi gençlere ödev olarak
    yükleyen bir dünya görüşüdür.

    Bu başlık altında Ata'mızın yalınlaştırılmış bir yaşamöyküsü; O'nun
    çeşitli sözleri, söylevlerinden seçmeler ve diğer anektodlarla ifade
    etmeye, bunun dışında ayrıntılı bir kronoloji ve bazı eski sözcük ve
    kavramların bugünkü karşılıklarını içeren doyurucu bir sözlük de
    yeralacaktır.


    Ulu Önder Atatürk'ü saygıyla anıyor; ilkelerine ve bizlere bıraktığı
    kutsal emanet Türkiye Cumhuriyeti'ne olan bağlılığımızı bir kez daha
    dile getirme onurunu duyuyorum. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun ve
    sürekliliğinin temeli olan, Türk toplumunu çağdaş, laik, demokratik,
    katılımcı, uygarlıkçı ve özgürlükçü bir toplum durumuna getirmeyi
    amaçlayan düşünceler, ilkeler ve uygulamalar bütünü varlığımızdır.
    Sevgili Atatürk Vatan Sana Minnettar..


    ATATÜRK


    Sen kanımda namus

    Kısrağımda hilal
    Sen mataramda su, torbamda ekmek
    Sen mavzerimde fişek
    Ben Ondokuzuncu Fırka
    Yetmişbirinci Alaydan Mehmet

    Ayhan Hünalp



    Ulu Önder'in Doğuşu


    Mustafa Kemal Atatürk, 1881 yılında Selanik'te Kocakasım Mahallesi,
    Islahhane Caddesi'ndeki üç katlı pembe evde doğdu. Babası Ali Rıza
    Efendi, annesi Zübeyde Hanım'dır. Baba tarafından dedesi Hafız Ahmet
    Efendi XIV - XV. Yüzyıllarda Konya ve Aydın'dan Makedonya'ya
    yerleştirilmiş Kocacık Yörüklerindendir. Annesi Zübeyde Hanım ise
    Selanik yakınlarındaki Langaza kasabasına yerleşmiş eski bir Türk
    ailesine mensup olup, Sarıgüllü Hacı Sofu ailesinden Varyemezoğlu
    İbrahim Feyzullah Efendi'nin kızıdır. Milis subaylığı, evkaf kâtipliği,
    gümrük kolculuğu ve kereste ticareti yapan Ali Rıza Efendi, 1871 yılında
    Zübeyde Hanım'la evlenmiş, 1888 yılında 47 yaşında vefat etmiştir.
    Ailenin Mustafa'dan (Kemal Atatürk) başka Ahmet, Ömer adlı iki oğlu,
    Naciye, Fatma, Makbule adlı üç kızı daha vardı, ama Mustafa ve Makbule
    dışında diğerleri küçük yaşta öldüler. Makbule (Atadan) 1956 yılına
    kadar yaşadı. Büyük bir özveriyle çocuklarını yetiştiren, örnek Türk
    kadını Zübeyde Hanım, 14 Ocak 1923’te İzmir’de, oğlunun başarılarını
    gördükten sonra 66 yaşında hayata gözlerini yumdu.



    Çocukluğu, Okul Yılları


    Öğrenimine annesinin isteğine uyulup, ilahilerle uğurlanarak Selanik’te
    Fatma Molla kadın adlı mahalle mektebinde başladı. Okulda bağdaş kurup
    oturmak Mustafa’ya zor geliyordu. Bir gün dayanamadı ve ayağa kalktı.
    Hocası oturması için onu azarladı ise de onu dinlemedi. Bunun üzerine:


    - Bana karşı mı geliyorsun? Diye soran hocasına:


    - Evet, karşı geliyorum. Diye yanıtlayınca Fatma Molla kadın mektebinden
    alındı ve modern tarzda öğretim yapan Şemsiefendi ilkokuluna verildi.


    Bu okul, daha sonra bir başka özel okulla birleşti ve dört sınıfı ilk,
    dört sınıfı da orta bölümünü oluşturan Fevziye adını aldı. Henüz bu
    okulu bitirmemişti ki babası Ali Rıza Efendi vefat etti. Bunun üzerine
    yalnız kalan annesi Zübeyde Hanım, çocuklarını da yanına alarak,
    Langaza’da bir çiftlikte kâhya olarak çalışan kardeşi Hüseyin Ağa’nın
    yanına gitti.


    Mustafa burada bir süre tarla bekçiliği yaptı. Bir kulübede oturuyor ve
    fasulyelere musallat olan kargaları kovalıyordu. Köye okul yoktu. Bir
    Rum papaz ve bir Müslüman hoca çocuklara okuma yazma öğretiyordu. Bu
    yüzden Mustafa yine Selanik’te teyzesinin yanına gönderildi ve Selanik
    Mülkiye İdadisi’nin Rüştiye bölümüne yazıldı. Ama burada da fazla
    tutunamadı. Bir gün okulda arkadaşları ile kavga etti, onu elebaşı sayan
    bir hoca Mustafa’yı fena şekilde hırpaladı. Öğrenciler arasında Kaymak
    Hafız lakabıyla anılan bu hocanın haksız muamelesini öne süren Mustafa,
    okulu terk etti.


    Onun hayali Askeri rüştiyeye girmekti. Buna neden ise bu okula giden
    arkadaşlarının giydikleri üniformayı çok beğenmesiydi. Askeri rüştiye
    sınavlarına annesinden gizli olarak girdi ve kazanarak sonunda bu okula
    kaydını yaptırdı. (1893) Okulda, özellikle matematik dersinde çok
    başarılıydı. Bu durum matematik öğretmeni ve adaşı Mustafa Sabri’nin de
    dikkatini çekti ve ona ‘’ eksiksiz, olgun ‘’ anlamına gelen Kemal
    soyadını verdi. Bundan sonra o her yerde Mustafa Kemal olarak
    anılacaktı.


    Askeri rüştiyeyi 1896’da bitirdi ve Manastır Askeri İdadi’sine girdi.
    Henüz 14 yaşındaydı. Mustafa Kemal bu okulda Ömer Naci adlı bir çocukla
    arkadaş oldu. Ömer Naci şiirler yazar ve bunları Mustafa Kemal’e okurdu.
    Bunun dışında ona okuması için bazı kitaplar da verirdi. Böylece
    sonraları ünlü bir hatip olan Ömer Naci, O’na şiir ve hitabet zevkini
    aşıladı. O sıralarda başka bir arkadaşı da ona ‘’ siyaset ‘’ diye bir
    şeyin varlığını öğretti. Bu, Makedonyalı ve Fransızcayı iyi bilen Ali
    Fethi isimli bir öğrenciydi. Yetersiz olan Fransızcasını ilerletmesi
    için Mustafa Kemal’i destekliyor ve Rousseau, Voltaire, Montesquieu gibi
    siyasal düşünürlerin eserlerini tanıtıyordu. Bütün bunlara karşın alay
    emini ve hitabet hocası Mehmet Asım Efendi ise, ‘’ şiir ve edebiyat
    asker olanların uğraşacağı konular değildir ‘’ diye onun bu konudaki
    merak ve hevesini önlemeye çalışıyordu. Ali Fethi’nin telkinleri yerini
    bulmuştu. Mustafa Kemal Manastır İdadi’sinde okurken, yaz tatillerinde
    Selanik’teki College des Freres de Salle’nin açtığı özel derslere gitti
    ve Frere Rodrigues’ten Fransızca dersleri aldı.


    Manastır Askerî idadisini 1898’de bitirdi ve İstanbul’a Harbiye
    mektebine geldi. 13 Mart 1899 da, 1283 apolet numarasıyla piyade
    sınıfına yazıldı. İmparatorluk başkentinin renkli ve hareketli hayatı bu
    genç ve tecrübesiz taşra cocugunu çok etkiledi. Harbiye mektebinde Ali
    Fuat (Cebesoy) ile arkadaş oldu. Bu arkadaşlık onun soylu bir İstanbul
    ailesiyle yakınlık kurmasını sağlamıştı. Onsekiz yaşının bütün şevk ve
    ateşiyle İstanbul yaşantısına kendini teslim etti. (Bunu daha sonraları
    ‘’ Birinci sınıfta saf gençlik hayallerine tutuldum, dersleri ihmal
    ettim, senenin nasıl geçtiğinin hiç farkında olmadım. Ancak dersler
    kesilince kitaplara sarıldım. ‘’ diye anlatacaktır. ) Bu arada Fransızca
    çalışmaya devam etti. Şimdi Ali Fethi’nin tanıttığı Fransız yazarlarını
    daha iyi inceleyebiliyordu. O dönem nesillerinin hepsinde vatan, millet
    ve hürriyet duygularının uyanmasında ve gelişmesinde başlıca rolü
    oynayan vatan şairi Namık Kemal’in eserlerini ve şiirlerini de gizli
    gizli okumaya başladı. Özellikle Osmanlı yöneticilerinin siyasetini
    anlamaya çalıştı.



    Gençlik Yılları


    Mustafa Kemal, Harbiye mektebini 10 Şubat 1902'de bitirdi ve Erkânı
    Harbiye (Kurmay) sınıflarına geçti. Bir zamanlar matematik ve şiire
    duyduğu merakı şimdi tarih konusunda duyuyordu. Bu dönemde Napolyon
    hakkında ne bulduysa okudu. Napolyon’u çok beğeniyordu. Bundan başka
    John Stuart Mill de anlamaya çalıştığı yazarlardandı. Öte yandan, okuyup
    öğrendiklerinin sadece kendisinde kalmasıyla yetinmiyor, düşüncelerini
    bütün Harbiye mektebi öğrencilerine yaymak istiyordu. Bu amaçla bazı
    arkadaşlarıyla birleşerek gizlice dağıttıkları bir gazete çıkarmaya
    başladı. El yazısıyla çıkan gazetenin idare ve siyaset alanındaki
    bozuklukları açıklayan yazılarının çoğu Mustafa Kemal tarafından kaleme
    alınıyordu. Bir gün veteriner sınıflarında bir gazeteyi hazırlarken
    suçüstü yakalandılar. Bütün geleceklerini mahvedebilecek bir olay, kendi
    geleceğini de yok edebilir diye okul komutanı Ali Rıza Paşa tarafından
    örtbas edildi. Bu türden ders dışı çalışmalarının yanı sıra Mustafa
    Kemal, bir yandan da savaş teknikleri (özellikle gerilla hareketleri)
    üzerinde de durdu. Strateji ve taktik sorunlarını inceledi. Erkânı
    Harbiye’yi 11 Ocak 1905’de bitirdi ve kurmay yüzbaşı oldu. 320 kişilik
    piyade sınıfını yirmincilikle bitirip, kurmaylık hakkını kazanan 13
    subay arasına girdi.


    Yirmidört yaşındaydı. Beyazıt’ta bir ev kiralamıştı. Ayrıca, birkaç
    arkadaşıyla birlikte bu eve bitişik bir ermeninin evinden de bir oda
    tutmuşlardı. Siyasal faaliyetlerine bu odada devam ediyorlardı. Aslında
    bu faaliyet memleketin gidişini ve Padişahı eleştiri ile yasak kitapları
    okumaktan öte bir nitelik taşımıyordu. Arkadaşlarından biri, bu
    toplantıları jurnalledi ve onları yakalattı. Mustafa Kemal, Ali Fuat ve
    onlarla beraber yüzbaşı çıkmış iki genç tutuklandılar ve Yıldız
    Sarayı’nda uzun süre sorguya çekildiler. Soruşturma birkaç ay sürdü.
    Fakat okul müdürü gençlerin affedilmesinde, suçlarının büyük bir önemi
    olmadığında ısrar edince İstanbul’a sürülmek şartıyla affedildiler.


    Mustafa Kemal ile Ali Fuat ‘’ kolaylıkla memleketlerine gidemeyecekleri
    bir yere gönderilmeleri ‘’ emri üzerine Şam’da 5. Ordu emrinde 30.
    Süvari alayına gönderildiler. Bu görev, Mustafa Kemal’in İmparatorluğun
    içinde bulunduğu acıklı durumu yakından tanıması için bir fırsat oldu.
    Yüzbaşı olarak başlıca görevi, kendisinin modern askerî okullarda
    gördüğü eğitimi görmemiş olan subaylara askerî bilgisini öğretmek ve
    ordunun o bölgedeki Dürzîleri kontrol görevine katılmaktı. Görevinin ilk
    kısmına ciddiyetle sarıldı ve kolayca da başardı. Ama Dürzîleri kontrol
    işinde araya rüşvet olaylarının karıştığı olaylarla karşılaştı. Ali
    Fuat Şam’dan yeni bir görevle ayrılmıştı.

      Forum Saati Ptsi Nis. 29, 2024 8:46 am