*Sitemize Üye Olunca Elinize Ne Geçer?

<--- 1. Üye Olarak Linkleri Görebilirsiniz... --->

<--- 2. İstediğiniz Kadar Paylaşım Yapabilirsiniz... --->

<--- 3. Güzel Bir Forum Hayatı Yaşayabilirsiniz... --->


Join the forum, it's quick and easy


*Sitemize Üye Olunca Elinize Ne Geçer?

<--- 1. Üye Olarak Linkleri Görebilirsiniz... --->

<--- 2. İstediğiniz Kadar Paylaşım Yapabilirsiniz... --->

<--- 3. Güzel Bir Forum Hayatı Yaşayabilirsiniz... --->

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

● En Güncel Paylaşım Platformu ●

---Misafir--- Hos Geldiniz Daha iyi Bir Hizmet İçin Üye olunuz.ÜyeLer Link GörebiLir

    Zeki Kayahan COŞKUN

    MnyTirith
    MnyTirith
    ● Admin ●
    ● Admin ●


    <b>Doğum tarihi</b> Doğum tarihi : 20/06/90

    Zeki Kayahan COŞKUN Empty Zeki Kayahan COŞKUN

    Mesaj tarafından MnyTirith C.tesi Mart 06, 2010 2:50 pm

    Zeki Kayahan COŞKUN Kimdir?..

    Bir çocuk Zeki Kayahan Coşkun...


    Hep çocuktu...
    Yine çocuk...
    Saçları kumral...
    Dümdüz...
    Ipıl ıpıl parlıyan bir çocuktu...
    Yine çocuk...
    Uyurken dudaklarının kavuştuğu kenarından gerdanına doğru uyku suyu
    akan...
    Üzerindeki yeşil battaniyesinin birazı yere doğru uzanan bir çocuktu...
    Telaşsız...
    Umarsız...
    Kirli...
    Kuruyunca griye çalan çamurları; suratında ellerinde dizlerinde taşıyan
    bir çocuktu...
    Gecenin bir yarısında ateşi çıkan...
    Kusan...
    Üşüyen...
    Anasının baş ucunda sabahladığı bir çocuktu...
    Babası işe gidince ne gereği varsa ağlayan...
    Akşam olup da dönünce mutlu olan...
    Yağmur birikintilerinde kağıt kayıklar yüzdürmüş...
    Keskince katladığı her bir uçağı yere düşmüş...
    Ayağına paslı olup olmadığı ebeveynleri tarafından merak edilen çiviler
    batmış...
    Pasın neden önemli olduğunu kavrayamamış...
    Kanamış bir çocuktu...
    Yine çocuk...
    Sigara görünümlü sakızlar çiğnemiş...
    En berbat mikrop dolu pembe gofretleri yemiş...
    Leblebi tozu boğazında kalmış...
    Niyet çekmiş...
    Elvan gazozunu bir dikişte içebilmiş...
    Uçan balonu olmuş...
    Siyah okul önlüğü giymiş...
    Kırmızı Pinokyo bisikletine rahatça binebilecek geniş sokaklara sahip
    olmuş
    Bisikletinin kırmızısından utanan bir çocuktu...
    Yarısı apartmanlarla yarısı bahçeli evlerle dolu mahallesi çalınmış...
    Çocukluğunun üzerine A B C blok diye kategorize edilerek havuzlu siteler
    yapılmış bir çocuk...
    Üzerinde masmavi gökyüzünün olduğu bir çocuktu...
    Peçeteyle kağıt havluyla değil; elbeziyle ağzı silinmiş...
    Anne tarafından iyice bastırılınca daha iyi paklar diye düşünülen elbezi
    dokusunun ağzını acıttığı bir çocuktu...
    Elbezinin sabun tadının hala dudaklarında olduğu bir çocuk...
    Yine çocuk...
    Anneni mi daha çok seviyorsun babanı mı?..
    Seni bize götürelim bizim oğlumuz olur musun?..
    Ve benzeri aptalca sorularla dimağı yoklanmış...
    Misafirliğe gidildiğinde misal muzdan kendisine düşen adetten daha
    fazlasını yiyince evde olsa yemez bir yere gidince hep böyle oluyor
    ana-baba utancını duymuş...
    Ev sahibi kişi bir an için uzaklaştığında kaş göz işaretleriyle uyarılan
    yediği muz zehir zıkkım edilmiş bir çocuktu...
    Nalbura gidip bilmemkaçnumara boya almış sonra bir ton açığı olsa iyi
    olur tespitiyle nalbura bir kez daha gönderilmiş yolda giderken
    küfretmiş...
    Evde badana yapılırken mutlu olsun diye eline küçük bir fırça verilmiş
    onun boyadığı yerler badanacı kişi tarafından umursanmadan tekrar
    boyanmış...
    Bu güvensizliğe anlam verememiş bir çocuktu...
    Alışverişi gönderilirken verilen paranın üstüyle kendine istediğin bir
    şeyi alabilirsin özgürlüğü sunulmuş eve gelindiğinde illa ki kendine ne
    aldın merakıyla karşılanmış...
    Sen dururken annen mi gitsin ekmek almaya siteminden etkilenip
    televizyondaki filmi yarım bırakarak bakkala ekmek almaya gitmiş...
    Evin ekmek ihtiyacı hep seyrettiği en güzel filmlere denk düşmüş...
    Bakkal ev arasındaki mesafede ekmeğin ucunu ısırarak gıda etmiş bir
    çocuktu...
    Yine çocuk...
    Evden çıkarkenParan var mı? sorusuna "Hayır yok" yerine seri şekilde
    "Var var" diyen tam kapıyı kapatacakken"Şunu da al bulunsun lazım olur"
    baba sıcaklığıyla karşılaşmış bir çocuktu...
    Parayı utana sıkıla alırken paraya bakmıyormuş gibi yapan...
    "Valla param var yaaa" sahtekarlığına sığınmakta ısrar eden çulsuz...
    İçten içe "Ulan baba ne kadar anlayışlısın sağol be ya" sessizliğinde
    sevinen bir çocuktu...
    Yine çocuk...
    ***
    Bir çocuk Zeki Kayahan Coşkun...
    At arabalarının kamyonetlerin arkasına takılmış...
    Arkadaşları tarafından "Abi takılan var takılan var" diye
    gammazlanmış...
    Minibüslerde otobüslerde midesi bulanınca annesi tarafından "aklına
    getirme midenin bulandığını" öğüdüyle yüzleşmiş...
    Bu öğüdü ciddiye alıp "Aklıma getirmiycem getrimiycem işte" diye
    mücadele etmiş ve bunu başaramamış bir çocuktu...
    Depozitolu şişeleri evden çaktırmadan yürütüp bakkala satarak harçlığını
    çıkarmış...
    Ebe tura bir ki üç yerden yüksek Japon kale dokuz aylık... gibi oyunlara
    doymayan...
    Hava kararmadan evde olması gerekmiş bir çocuktu...
    Yine çocuk...
    Evdeki terliklerin salon mutfak banyo balkon terliği şeklinde
    ayrılmasına anlam veremeyen...
    Balkon terliğiyle odalarda diğer terliklerle balkonda dolaştığında
    azarlanmış bir çocuktu...
    Yine çocuk...
    Banyo yapmayı sevmeyen...
    Taşa oturunca gerçekten karnı ağrıyan...
    Acıkınca eve şöyle bir uğrayıp ekmeğin arasına domates destekli bir
    şeyler koydurarak evden bir çırpıda çıkan...
    Evden çıkarken ayakkabıların giyilmesi esnasında ekmeği yanından
    dişleyerek ağzında tutan...
    Çıtalı uçurtma yapmayı asla öğrenemediğinden marangozdan yalvar yakar
    aldığı çıtaları mahallenin abilerine gözü kapalı teslim eden bir
    çocuktu...
    ***
    Bir çocuk Zeki Kayahan Coşkun...
    Ağlamaktan utanmayan...
    Akşama köfte patates kızartması yapıldı mı sevinçten deli olan...
    Köfteleri patatesleri yerken yarına kalma ihtimalini düşünen...
    Ertesi gün buzdolabını açtığında bir tane olsun köfteye rastlayamayan...

    Tek tük kalmış pörsümüş patateslere tenezzül etmeyen bir çocuktu...
    Yine çocuk...
    Bütün spor ayakkabılarına"esem spor" denilen...
    Ayakkabı bağlamayı geç öğrenmiş...
    Kış günlerinde pantolonunun altına zorla külotlu çorap giydirilmiş...
    Arabaların şoför tarafındaki camlarından içeriye dikkatlice bakarak
    "arabanın kaç yaptığını" öğrenmekten aaaif alan...
    "Kızların içinde kızılcık bebek" küçümseyişini fazlasıyla tatmış bir
    çocuktu...
    Yine çocuk...
    ***
    Bir çocuk Zeki Kayahan Coşkun...
    Düğünlere götürülmüş...
    Düğünlerde mahalli sanatçının "anneler babalar çocuklarınızı yanınıza
    alın" uyarısıyla sahneden alınmış...
    Sonra tekrar sahneye fırlamış...
    Adını bilmeyenlerin "Küçüüüükkkkkkk... Şişşşştttt küçüüüükkk"
    seslenişine maruz kalmış bir çocuktu...
    Bir çocuk...
    Kocaman kocaman sevdaları olan...
    Hep en kudretli kendisinin aşık olduğunu sanan öylesine bir çocuktu...
    Yine çocuk...
    ***
    O işte...
    O...
    Daha ne olsun...
    Nasıl söylesek?..
    Nasıl anlatsak?..
    Pasaklıdır mesela...
    Dağınık...
    Hep dağınık...
    Kendisini dağıtacak sevdaları kolay bulması bundan belki...
    Belki bundan iflah olmaz bir gönül adamı...
    Dağınık...
    Ruhu... Beyni... Mekanı...
    Her yeri dağınık... Öyle biri...
    Yalancı...
    Kendisini kandıracak kadar yalancı...
    Hiç bir hayali yok...
    Olmadı...
    Olmayacak da...
    Asabi...
    Sabırsız...
    Ama en çok da dağınık...
    Ruhu... Beyni... Mekanı...
    Her yeri dağınık... Öyle biri...
    Öylesine yaşıyor...
    Öylesine...
    Öyle..
    Bir çocuk Zeki Kayahan Coşkun...
    Yine çocuk...
    Hep çocuk...
    Hep...
    Herkes kadar çocuk...
    Herkes...

      Similar topics

      -

      Forum Saati Cuma Mayıs 17, 2024 12:13 pm