*Sitemize Üye Olunca Elinize Ne Geçer?

<--- 1. Üye Olarak Linkleri Görebilirsiniz... --->

<--- 2. İstediğiniz Kadar Paylaşım Yapabilirsiniz... --->

<--- 3. Güzel Bir Forum Hayatı Yaşayabilirsiniz... --->


Join the forum, it's quick and easy


*Sitemize Üye Olunca Elinize Ne Geçer?

<--- 1. Üye Olarak Linkleri Görebilirsiniz... --->

<--- 2. İstediğiniz Kadar Paylaşım Yapabilirsiniz... --->

<--- 3. Güzel Bir Forum Hayatı Yaşayabilirsiniz... --->

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

● En Güncel Paylaşım Platformu ●

---Misafir--- Hos Geldiniz Daha iyi Bir Hizmet İçin Üye olunuz.ÜyeLer Link GörebiLir

    Abdurrahman Şen

    MnyTirith
    MnyTirith
    ● Admin ●
    ● Admin ●


    <b>Doğum tarihi</b> Doğum tarihi : 20/06/90

    Abdurrahman Şen Empty Abdurrahman Şen

    Mesaj tarafından MnyTirith C.tesi Mart 06, 2010 3:04 pm

    Abdurrahman Şen 3927
    Abdurrahman Şen
    gazeteci, yazar


    1 Ağustos 1955 tarihinde Sivas’ın Hafik ilçesinde doğdu. 1958’de
    ailesinin göç ettiği İstanbul’da, Fatih İlkokulu’nu bitirdi. Daha sonra
    sırasıyla; Düzce İmam Hatip Okulu, İstanbul İmam Hatip Okulu ve
    Zeytinburnu Akşam Lisesi’nde okudu. Yüksek öğrenimini, İstanbul
    Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili Ve Edebiyatı Bölümü’nde
    tamamladı. Gazeteciliğe profesyonel olarak 1978’de Yenidevir gazetesinde
    başladı. “Cemre”, “Beyazsanat” ve "Sarmaşık Kültür" isimli dergileri
    yayınladı. Bulvar gazetesi’nde 3 yıl çalıştı. Zaman gazetesinde; haber
    müdürü, kültür sanat sayfası sorumlusu, spor sayfası şefi olarak
    çalıştı, köşe yazarlığı yaptı. Ortadoğu gazetesinde kısa bir süre
    çalıştı. 23 Aralık 1993/ 23 Aralık 2003 tarihleri arasında tam 10 yıl
    Yeniasya gazetesinde “Cemre” başlığı altında kültür sanat ağırlıklı
    olarak günlük köşe yazarlığı yaptı. Şimdilerde aynı gazetede haftada bir
    gün yazılarını sürdürüyor. Beyoğlu Belediyesi’nde 1995 Haziran ayından,
    2004 Aralık sonuna kadar kültür sanat konularında başkan danışmanlığı
    yaptı. Bu süre zarfında, birçoğu “ilk” olma özelliği taşıyan çeşitli
    etkinliklere imza attı.

    TC Kültür Bakanlığı’nın, “Türk Kültürü’ne Hizmet Özel Ödülü”nü aldı
    (1995). Evli ve bir çocuk babası. Çeşitli kültür kuruluşlarında; kurucu
    başkanlık, başkanlık ve yönetim kurulu üyeliklerinde bulundu. Ağustos
    2004’de, doğduğu ilçe olan Hafik’te bir kütüphane oluşturulması için
    3500 kitabını bağışladı. Yıl içerisinde yapılan kültür merkezi ve
    içindeki kitaplık, 5 Eylül 2005 tarihinde yapılan bir törenle hizmete
    sokuldu.


    ESERLERİ:
    Cemre- (1990)
    Hilal’i Beklerken-(1992)
    Renk Renk Sinema-(1996)/ genişletilmiş 2. baskı(2001)
    Son Sultanü’ş Şuara Necip Fazıl (2005)
    İstiklâl Marşı Ve Mehmet Âkif Ersoy (2006-derleme)

    xxx

    SARMAŞIK SAYI 10, SOOON!
    Abdurrahman Şen
    [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]

    Gazetecilikte 2-3 yılı geride bırakmış, fakültede 4. sınıfa gelmiştim
    ki… Bir dergi yayınlama heyecanı sardı beni… Aslında heyecandan da öte,
    dergi alanında o yıllarda ideolojik açıdan yaşanan dengesizliğe
    içerliyordum ve bu açığın mutlak surette kapanması gerektiğine
    inanıyordum…
    O yıllarda yayınlanan edebiyat dergilerine de genel anlamda “sağ” ve
    “sol” olarak bakınca görüyorduk ki yayınlanan dergilerin sayfaları
    açısından 2000 sayfaya 150-200 sayfalık bir fark vardı. “Sol”un lehine!
    Üstelik o sayfa sayısının dışında, “hayatın içinde” olma farkı ve
    “gazetecilik” yapılmasının getirdiği sevimlilik de ekleniyordu…
    İyi de… Bunca geniş bir kitleye sahip olan “sağ” niye daha çok ve daha
    kaliteli dergiler çıkaramıyordu?
    Sancılar çekiyor, şikâyetler ediyordum yakın çevreme… Fakültedeki
    arkadaşlarım da fakülte dışından kimi görüştüklerim de bana hak verenler
    kervanına katıldı giderek… O günlerin heyecanını yaşayanlardan sevgili
    Seyfi Şirin kardeşim, Türkiyat koridorundaki sohbetleri hatırlayacaktır.
    Özellikle Mehmet Aydın’la üçlü olarak attığımız voltalarla…
    İlk olarak, “neler yapabiliriz?” sorusuna cevaplar aradık… Bir komite
    bile kurduk bu sebeple Marmara Kıraathanesi’nde… Ve sonunda 3 kişilik
    temsilci grubu kurup, -merhum- Kemal Ilıcak ile konuşma kararı aldık…
    Nazlı Ilıcak ile konuşup randevuyu aldım. Komitemizin aldığı karar
    gereği Kemal Ilıcak’a dedik ki; “Mesela Milliyet, ‘Milliyet Sanat’ı
    yeniden yayınlıyor da siz niye ‘Tercüman Sanat’ı yayınlamıyorsunuz? Bu
    sizin boynunuzun borcudur. Gerekirse biz buna tâlibiz!”
    Bu hatırlatmamız üzerine Kemal Ilıcak’ın yaptığı savunmayı, bizimle
    paylaştıklarını, o gün için anladığımızı söyleyemeyeceğim… Ancak
    meslekte ilerledikten ve o gün geçen isimleri biraz daha yakından
    tanıdıktan sonra Kemal Ilıcak’ın aslında haksız da olmadığını anladım…
    Ve işin başa düştüğüne karar verdim!
    O görüşmeden sonra bizim komitede de “sağ içi” çatlaklar oluştu ve
    dağıldık.
    Ben hariç!
    “Abdurrahman… Görünen o ki bu işi senden başka yapan olmayacak… Bu senin
    boynunun borcu… Biz de elimizden geleni yapacağız, sana destek
    olacağız.” diyenlerin manevî ittirmeleriyle bir de baktım ki ben
    Lâleli’de bir büro tutmuşum bile… Yeşil Tulumba Sokak’ta… Yanımda
    sadece, yazmaya da okumaya da uzak, Murat Şimşek’ten başka kimse yok… O
    derginin sahibi oluverdi ben de yayın sorumlusu…
    Devir sıkıyönetim devri… Başvurumuz üzerine valiliğin 19 Mart 1982’de
    sıkıyönetim komutanlığına yaptığı havaleye; “ İlgili yazıda konu edilen
    Kültüre, Sanata ve Edebiyat’a CEMRE isimli derginin basımı ve yayınına,
    sıkıyönetim yasaklama ve sınırlamalarının ihlal edilmemesine özen
    gösterilmesi koşulu ile izin verilmiştir…” cevabını aldık… 1 Ordu ve
    Sıkıyönetim Komutanı namına sıkıyönetim kurmay yarbaşkanı Tuğgeneral
    Celal Demirtel imzalı bu izin yazısı valiliğe 26 Nisan 1982’de gitti ve
    valilikten de 3 Mayıs 1982 günü resmî müsaadeyi almış olduk.
    “Kültüre, Sanata ve Edebiyat’a CEMRE”nin ilk sayısını yayınladığımızda
    edebiyat dünyasındaki büyüklerimizden çok ciddî eleştiriler aldık.
    Destekler gördük… Fakültedeki birçok hocamız da çok ciddî övgüler
    yönelttiler… Özellikle merhum Mehmet Çavuşoğlu hocamı başa yazarak ifade
    etmeliyim ki; değerli hocalarımız Mehmet Kaplan, Faruk Timurtaş ve
    Abdülkadir Karahan’dan, Mertol Tulum’dan, Kemal Eraslan’dan büyük
    destekler gördük. “Dergiyi elime alınca sanki eski Hisar’ımızı canlanmış
    gördüm.” diyerek heyecanımızı paylaşan hocalarımızın yanında;
    “Öğrenciler sanki bize nazire yapıyorlar da dergi yayınlıyorlar. Size mi
    kaldı dergi çıkarmak?” diyen hocalarımız da olmadı değil ama… O kadar
    da olsundu!
    Dergiye manevî moral verenler yanında kimse maddî destek vermeyince, biz
    de “daha geniş çevreye ulaştıralım” diye dergiyi bedava dağıtınca,
    Cemre 2. sayıdan sonra düştü! Sonra 1991’deki ikinci deneme geldi… Daha
    tecrübeli daha geniş çevreliydik ya…
    Dergicilik alanındaki eksikliğimiz, edebî ve kültürel alandaki
    zayıflığımızdan dert yanmayı sürdüren herkes; “Bak Abdurrahman kardeş…
    Sen niye kolları sıvamıyorsun?” diyorlardı… Ben de görevden kaçan
    konumunda olmamak için bir kere daha sıvadım kolları… Özellikle Hasan
    Aycın dostumun ciddi katkılarıyla birkaç sayı çıkarabildim ama… Arkasını
    getiremedim yine. Sonunda biriken borçları ödemek için işçi emeklisi
    babamın 30 yıllık birikimi olan bir arsayı sattırıp borçları ödedim.
    Duyan herkes” Helal olsun sana!” dediler…
    O günlerden bir-iki anımı burada paylaşmak isterim… İmam hatip okulundan
    sınıf arkadaşım olan biri müteahhitliğe başlamıştı ve işleri oldukça
    iyiydi. Dergiyi çıkarınca yanına gittim… Dergiler çantada… Çayımızı
    içerken muhabbeti kültür sanat ortamına getirdim ve arkadaşıma şu sözü
    bile söylettim; “ Kardeşim… Yıllardır gazetecisin… Daha önce acemiyken
    bile dergi yayınladın. Şimdi bu tecrübeyle uçurursun. Niye oturuyorsun
    kollarını sıvamıyorsun… Bak solcular nasıl çalışıyor…”
    O son kelimelerini söylerken çantamı açtım, dergiyi çıkardım, masasına
    koydum ve dedim ki; “Hah… Bak kardeşim… Ben üzerime düşeni yaptım ve
    aynen söylediğin gibi kolları sıvadım. Hamallık, amelelik benden,
    benzini sizlerden!”
    Önce bir ne yapabileceğini sordu dostum, kısılmış sesiyle… Reklâm
    verebileceğini, toplu dergi alabileceğini ve abone olabileceğini
    söyledim… Elcevap; “Ya Abdurrahman’ım… N’oldu biliyor musun? Geçen yıl
    umreye gittiydim. Gelirken de çocuklara bir şeyler getirdim ama evden
    hiçbirini beğenmediler… Bu yıl başımın etini yediler… Hanımı da alıp
    çocuklarla birlikte umreye niyetlendik. Şimdi fazla açılmamam lâzım.
    İleride inşallah!”
    Dergiyi masanın üzerinde bıraktım, “o ileri dediğin zaman geldiğinde
    bakalım dergiyi bulabilecek misin?” deyip çıktım.
    Sosyal ve kültürel alanlarda ön saflarda olmayı seven, holding sahibi
    bir ağabeyim de üniversiteye giden kızına, güvenliği açısından yeni bir
    Mercedes aldığı için elinin dar olduğunu söyleyip, 90 liraya dergiye
    abone olamamıştı! Kısmet işte…
    Tam da o kapıyı kapatmanın kısa bir süre sonrasında bir başka kapı
    açıldı ve “Beyazsanat Şirketi”ni kurarak “Beyazsanat Dergisi”ni çıkardık
    2 arkadaşla… O da yapılanmadaki aksaklıklardan kısa ömürlü oldu…
    Ayrıldım.
    Ve meslekte 28 yılı geride bırakırken; Beyoğlu Gençlik Tiyatrosu’nun
    gençleriyle “Sarmaşık Kültür”ü yayınlamak üzere kolları sıvadık. Nisan
    2005’de ilk sayısını yayınladığımızda, tahminimizin çok çok üzerinde
    methiyeler aldık… Taraflı tarafsız herkes hiçbir olumsuzluktan
    yılmamamızı, birkaç sayı direnmemiz halinde “Sarmaşık”ın tutacağını, kök
    salacağını söylüyorlardı… Biz de direndik… Özellikle Mehmet Yavuz
    kardeşimin işin matbaa tarafını üstlenmesiyle süren bu direnmemiz bir
    yere kadardı bu ekonomik belirsizlik ortamında… Zaman zaman bizim için
    çok ciddi sayılacak boyutlarda borçlandık yine… Sonrasında başka işler
    yaparak kapatabildik borcun kabasını… Ve aradan geçen 21 ayın sonunda
    ancak 10. sayıya ulaşabildik…
    Kitap gibi hacimli ve dolu dolu bu 10. sayımızdan sonrasını getirebilmem
    ise mümkün gö-rün-mü-yooooooor!
    Buraya kadarmış dostlar.
    “Sarmaşık”ı edebiyatımızın tozlu tarihine bırakıyorum 10. sayıyla…
    Bundan sonrasındaki çabalarım arasında – ben niyetlenmeyeceğim, başkası
    da dergisinin yönetimini bana vermeyeceği için- kolay kolay dergi
    olmayacak…
    İlk Cemre’den Sarmaşık’a kadar gelen dergicilik seyrinde her zaman
    desteğini gördüğüm ağabeylerime, arkadaşlarıma ve kardeşlerime buradan
    yürek dolusu teşekkürler…
    Her yıl umre yapan, Mercedes değiştiren dostlar gibi düşünenlere de
    –kısmetlerinde varsa- kültürlü günler diliyorum.
    Arefe günü yazdığım bu yazıyla kültür dostlarını üzdüğüm için haklarını
    helal etmelerini diliyorum.
    Bundan sonrasında sanatalemi.net’teki yazılar, Yeni Asya’daki haftalık
    Cemre’ler ve yönelmeyi düşündüğüm kitap çalışmalarıyla devam… Allah’ın
    verdiği nasip kadarıyla.
    Yazarıyla ve okurlarıyla, bütün sanatalemi ailesinin Kurban Bayramı’nı
    kutluyor, sağlıklı ve kültürle süslenmiş nice mutlu yıllar diliyorum
    efendim…
    Dergicilik seyrimiz içerisinde her ne kadar sürç-i lisan etmişsek
    affola…
    Adımız Hıdır, elimizden gelen budur!
    Omuzlarım çürüdü dostlar!
    Buraya kadar…
    Şimdi farklı alanlarda yeni şeyler söylemek zamanı bence…


    __________________

      Forum Saati Cuma Mayıs 17, 2024 9:38 am